Derya'nın yeni Youtube kanalından paylaştığı yeni bir şarkısı.
Edit: Şarkı Derya'nın eski Youtube kanalına taşınmış. Sanırım yeni kanalın abone sayısı düşük kaldığı için böyle tercih etti. (Diğer kanalda da abone sayısı düşük ama yeni kanaldan fazla en azından.) Yeni bağlantı:
Beat Allame'nin çalışması. Derya biraz farklı bir tarz denemiş denebilir. Şarkıda konu bütünlüğü yok gibi; tam olarak ne anlattığı ilk bakışta anlaşılmıyor. Kendisini hedefe oturtan birinden bahsediyor (Onu piyasada istemeyenler olabilir). Kendisi de namluya mermi sürmekten bahsediyor; yani mücadele için hazır vaziyette. Cümlelere teker teker bakalım:
“Düşüncelerim bağırıyorken 'Bizi kov bizi kov' ” - Akılda dolaşan düşünceler kişileştirilmiş. Kişi normalde kafasındaki düşünceleri kendisi uzaklaştırmak ister; ama düşüncenin kendi kendini beyinden kurtarmak istemesi değişik bir hayal. Onlar bile sıkılmış. :-) Ya da şöyle: Belli bir eylemi gerçekleştirinceye kadar beyni kemiren düşünceler o eylem gerçekleştiği anda susarlar. Bunun yerini başka düşünceler alır ama o eylemi gerçekleştirmeye yönelik hesaplar bitmiş olur. Derya da düşüncelerin beyinden kovulmasından bahsettikten sonra “Mermiyi sürüyorum namluya” demiş; yani beyninde dolanan düşünce birilerine bedel ödetme düşüncesi.
“Aklımın izi yok, heh tamam / Mermiyi sürüyorum namluya” - Beyninden kovmak istediği düşünceleri kovduğu için artık “aklının izi yok”. Yani kendini sorgulamayı bırakıp, önünü ardını düşünmeden hedefe odaklanmaya hazır. Mermiyi namluya sürmeyi de böyle bir ruh hâlindeyken yapılabilecek bir eylem olarak nitelemiş oluyor.
“Karanlık ve gece görüşü yok / Sıktın, bunun geri dönüşü yok” - Karanlıkta etrafı göremiyorsanız, hedef uzağınızdaysa gece görüş dürbününüz olması gerekir. Gece görüş dürbünü yoksa yanlış bir hedefi vurabilir ya da hiçbir hedefi vurmayıp sadece insanları yakınlarda olduğunuza dair şüphelendirirsiniz. “Sıktın, bunun geri dönüşü yok” derken de iç çatışmalar neticesinde hedefi vurmaktan vazgeçtiğine işaret ediyor. (“Sıktın”ı “Diyelim mermiyi sıktın” olarak okursak da “Birine zarar verdikten sonra onu geri getiremezsin” demiş oluyor. Yani beynindeki düşüncelerden kurtulmak adına kendini öfkesine, hırsına teslim etmek istemiyor.)
“Olmaz canım olmaz / Kaba sözler yine fonda” - Derya, savaşını silahlarla değil de sert sözleriyle yaptığını belirtmiş oluyor.
“Sesini kessen bile volkan gibi patlar gözün onda” - Sen savaşmaktan vazgeçsen de karşındaki sana zarar verme düşüncesinden vazgeçmeyebilir.
“Sor: kimdir katil kim” - Savaşı bırakarak karşındakine zafer fırsatı yaratırsan katil o mu olur, sen mi intihar etmiş olursun?
“Ölüsün sanki, fani değil” - “Canlı” yerine “fani”yi tercih etmiş. Ölü gibi olmak, yaklaşan tehlikeyle ölüme yaklaşmak anlamında kullanılmış olabilir. Ya da kendisini harekete geçirecek hiçbir fikri olmayan, hiçbir atakta bulunmayan birisini tarif ediyor. (Karşısındaki ona cephe almış olmasına rağmen o hâlâ hareketsiz kalmayı tercih ettiği için de kendine böyle söylüyor olabilir.)
“İki gözün arasına baka baka sırıtarak diyo' ki: Sensin talihli” - Düşman direkt alnı hedef almış durumda; şakası yok.
“Git bur'dan, benimle kafa bulma” - Bunu karşısındaki kişiye mi söylüyor yoksa kendisine bu tür şeyler düşündüren beynine mi söylüyor bilemedim.
“Farkımı bilirim karaduldan” - Çıkarcı bir insan olmadığını, insanlardan istediğini aldıktan sonra onları bir kenara itmeyeceğini, yok saymayacağını belirtiyor. (Dişi karadul, çiftleşme sonrasında erkeğini öldürür.)
“Dönüp dolaşıp da bana vurma” - Git kendine yeni hedefler bul.
“Kaybettiklerimi yanıma yolla / O zaman say: kaç / kırdığın fay hattı” - Derya hakkını vermeyen kişiye onun borcunu ödemesi gerektiğini söylüyor. Ama önce hesaplaması gerekecek (Alacağı o kadar fazla yani.). “Kırdığın fay hattı kaç (tane)” demesi de kişinin verdiği zararların büyük boyutta olduğunu ifade ediyor. Bu fay kırılmaları kişinin iç dünyasında gerçekleşmiş diyebiliriz.
“Uyumlu gençler tutuldu, bugün ölmezler” - Kimin borusu öterse o tarafa geçen (“uyumlu”) insanlar bedel ödemekten bir şekilde yırtarlar. Güçlü olanın kim olduğunu önemsemeden taraflarını koruyanlar birilerinin hedefi hâline gelir. (Piyasadaki eksen kaymalarından bahsediyor olabilir. Bu gençlerin tutulmuş olması da modalara uygun eserler üreten, kendilerine çizilen yolda hareket eden kimseler olmalarıyla alakalı diyebiliriz.)
“Varsan da, yoksan da, gelsen de gitsen de, gece de gündüz de, yine de aramız iyi” - Bunu kime söylediği pek anlaşılmıyor. Ama bir insanla aranız sürekli iyiyse onu aslında çok önemsemiyorsunuz denebilir. Yanlış da yapsa umursamıyorsunuz, çünkü çok fazla değer vermediğiniz için yaptığı yanlışlar sizi çok da yaralamıyor. Ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam edebiliyorsunuz. Bu da “her durumda aramız iyi” dediğiniz kişiyle aslında kuvvetli bir bağınız olmadığını, yani en temelde aranızın aslında iyi olmadığı anlamına geliyor.
“Kafası bi' boş, bi' dolu” - Şarkının başında da kullanılan bu ifade birini veya bir tür karakteri tarif ediyor. Hayatta hepimiz bazen bu ruh hâline bürünebiliriz. Bazen aklımıza parlak fikirler gelir, uygulamaya koyarız; bazen de hiçbir şey yapasımız gelmez. Bazen karşımızdakine önem verir, onu mutlu etmeye çalışır; bazen de oturduğumuz yerden ilgi bekleriz. Bazen olayların arka planını düşünür, bazen de yüzeyde görünenlere göre karar verir gideriz. (Eş dost seçiminde böyle olabilir. Bazen titiz davranırız, bazen “İyi çocuk ya” diye hayatımıza dâhil ediveririz. Kimilerini ilk yanlışında sorgularken kimilerinin yanlışlarını hüsn-i zanla yorumlarız vs.) Bir öyle bir böyle olmak da bize yanlış seçimler yaptırır. Kimilerine haksızlık eder, kimilerine fazla tolerans gösteririz. Önümüze çıkan fırsatları kaçırır, daha sonra daha fazla çabayla daha az getiri için uğraşırken bulabiliriz kendimizi.
“Kibir seni dönüştürüyo'ken / Bu oyuna alıştırıyo'ken / Yolunu değiştiriyo'ken” - Kibir ve hırs insanı yükselmek için uğraşmaya ve insanları etkilemeye çalışmaya sevk eder. Bu duyguların etkisiyle hareket edersek biz olmaktan çıkabilir, özümüze yabancılaşabiliriz. (Özümüz ne o da ayrı mevzu zaten. :-) ) Kendimizi belli bir doğrultuda yürürken buluruz; durup düşünmeyiz “Ben ne yapıyorum” diye. Ve ani kararlarla sağa sola saparız. “Oyun” benzetmesi de bu gidişatın bir tür kumar olması ve insanı gerçek hayattan, gerçek dünyadan uzaklaştırmasıyla alakalı. (İleride de karttan ve zardan bahsedecek zaten.)
“Gördün mü kaldın geri” - İki şekilde anlam verilebilir. Birinci olarak, kendisini hırslarına teslim etmiş kişinin görünüşte yükselse de manevi olarak alçalmasını ifade ediyor. (Sonraki dizede de “Yaşadığın artık onun” demiş. Kendini birilerinin güdümüne sokan kişi kendi kimliğini ve özgürlüğünü yitireceği için insanlıktan, hayattan geri kalmaktadır.) İkinci olarak da, böyle davranan kimselerin arasında ilkeli duruşundan taviz vermeyen insanların hak ettiklerini alamayacaklarını, maddi ve yüzeysel anlamda hep onların aşağısında kalacaklarını ifade ediyor diyebiliriz.
“Yaşadığın artık onun / Öldüğün artık senin” - Birinin emrine / güdümüne girer, onun doğrultusunda hareket edersen artık kendin için değil, onun için yaşıyor gibi olursun. (Bu, işte de böyle, aşkta da...) Bu yolda elde ettiğin başarılar onun işine yarar, uğradığın zararlar ise sadece seni bağlar.
“Sen yine dol dersen dolar / İki verse yazmaktan kolay” - Kişi kafasındaki düşüncelerden sıyrılmayı başardıktan sonra o düşüncelerin beynine tekrar dolması onlardan kurtulmaktan çok daha kolaydır. Kendini yatıştırmak zor, tekrar hırsa, öfkeye teslim olmak kolaydır. “İki verse yazmak” işin uğraştırıcı kısmıdır. Özenmelisiniz, aklınızı çalıştırmalısınız, başarılı bir iş ortaya koymak için kendinizi geliştirmiş olmalı ve kendinizi işinize vermelisiniz. Ama hırs, öfke, takıntı vs. tabiatınızda var. Biri akıntıya karşı kürek çekmek, diğeri kendini suyun akışına bırakmak gibidir.
“Geri bas, 'yerim dar' deme” - Kendi içinde bulunduğun şartları bahane ederek başkasının alanına girmeye yeltenme. (Hayatta bazı kimseler vardır, yaşadığı zorlukları bahane ederek insanların onun hatalarını görmezden gelmelerini beklerler. Çevrelerindekileri üzüp kırsalar da yaşantılarını bahane ederek anlayış ve af beklerler. Ya da bir yere gelmek uğruna, geçimlerini sağlamak ve/veya konforlarından vazgeçmemek uğruna başkalarının hakkına el uzatırlar. -Torpille veya birilerinin ayağını kaydırarak-) Derya bu tür bahanelere karnı tok bir insan olduğunu belirtiyor; hakkına el uzatılmamasını istiyor.
"Bir gün biter muhakeme / Kesin alışır" – İnsan içinde bulunduğu durumu sorgulamaktan vazgeçip durumlara alışabilir. Kendini sorgulamayı bırakır ve yeni, ama daha zayıf karakterli bir insan olarak hayatına devam edebilir. Hayatına aldığı kimselerin hatalarına ses etmez hâle gelebilir. “Gidişat böyle” diyerek hakkına el uzatanlarla uğraşmayı bırakır, kendi de kendisinden daha zayıf olanların hakkına el uzatmaya başlar vs.
"Var, yemez / Yemeye gücün var, gözün var / Ney, yok. / Neyin var, neyin yok, neyin var?” - Hırslarına teslim olan kişi elindekilerle ilgilenmek yerine elde edemediklerine kafayı takar. Hep elindekinden daha fazlasını ister. Bu da onu varyemez ve değer bilmez biri hâline getirir. Elindekilerle mutlu olacağı hâlde, yani yemeye gücü ve gözü olduğu hâlde elinde hiçbir şey yokmuş gibi davranır. Daha fazla maddiyata ulaşmak ister, çevresinden daha fazla ilgi ve sevgi bekler, teşekkür etmeyi bilmez vs.. Bu ruh hâlinden sıyrılmak için kendine dönüp moral açısından “Neyin var?”, sahip olunanlar açısından da “Neyin yok, neyin var?” demesi gerekir.
“Zorlama dikkat ister son karta dek” - Maç doksan dakikadır. Oyunda son ele kadar işiniz yaver gitse de son elde her şeyi kaybedebilirsiniz. Bu, hayatın diğer alanlarında da böyledir. Yüzüp yüzüp kuyruğuna geldikten sonra vazgeçmemeniz veya zafer sarhoşluğuyla hata yapmamanız gerekir.
“Tesadüf değil, atılan her son zara yek gelir” - Zar oyununda yüksek atmak gerekiyor. Ama bazıları için şans hep belli bir yere kadar yaver gider. “İstediklerini elde ettim, artık mutluyum” dediği anda kendini yine sorunların ortasında buluverir. Durup dururken ilişkilerinde sorun yaşayabilir vs. Bunların tesadüf olmaması, bu durumun hiç değişmediğini anlatıyor. Aynı zamanda, burası bir sınav dünyası olduğu için, bazı insanların yüzde yüz mutlu olmaması gerekir. Kişi kendini ve hayatı sorgulayabildiği sürece kendini geliştirmeye açık olur. İstediği her şey yolunda giden kişi kendisine “Ben nerede hata yapıyorum”? diye sormaz. Diğer insanlarla da hem-hâl olmadığı için onların sorunlarını umursamadan sadece kendi mutluluğuna, çıkarına odaklı yaşar. Bu anlayışta olan kimselerin mutlulukları sahte ve geçicidir. Gerçekten mutlu olmak istiyorsanız bardağınızda bir miktar boşluk kalmalıdır. Tam son anda gelen düşük zar da insanın hayatında bu döngüye hizmet eder.
“Para da cash tabii, yolları leş dolu” - İstediğine ulaşan kişiler birilerinin üstüne basa basa, birilerinin ayağına kaydır kaydıra bugünkü konumlarına erişmişlerdir. İlkeli davranırsanız onların konumuna erişmeniz biraz zordur. Dolayısıyla onlar işlerinin karşılığını fazlasıyla alırken siz belki hak ettiğinizin onda birini bile alamazsınız.
“En bitmiş hâlim benim on kata denk” - Derya destek ve ilgi görmediği, azminin ve hevesinin azaldığı, ilhamının tıkandığı zamanlarda bile cepleri cash, yolları leş dolu kimselerden on kat daha iyi olduğunu söylüyor.
“Konu bütünlüğü yok” diye başladım ama cümlelere tek tek baktıktan sonra diyebiliriz ki bir şekilde birbirine bağlanabilecek ifadeler kullanılmış. Cümlelerin bir kısmı klasik olsa da yüzeysellikten kaçınılmış ve altyapı güzel değerlendirilmiş diyebiliriz. On numara olmayabilir ama başarılı bir şarkı.
Biraz kısa bir şarkı olmuş; altyapının tesiriyle kısa cümlelerin tercih edilmiş olması bunda etken. Beatin karanlık bir havası var; bu karanlık havanın etkisiyle Gizem içindeki karanlık tarafın; öfkeli, hırslı ve duyarsız yönünün (id'inin) sözcülüğünü yapıyor. Şarkı boyunca verilen mesajlar haricinde, özellikle "Hırs neymiş bana sor, Gizem'e değil" cümlesi bunu anlamamıza vesile oluyor. Nakarattaki "Aramız iyi" cümlesi de aslında ters yönde bir mana taşıyor. (Derya'nın nakaratı hakkında da benzer bir yorumda bulunmuştum.) Şarkıda "Rap şarabından içmek" diye bir tabir kullanılmış; rap'in tekniği haricinde felsefesinin de benimsenmesi durumu "rap şarabından içmek" olarak nitelendirilmiş. (Rap'in felsefesi var mı, yok mu; olmalı mı, olmamalı mı orası tartışmalı bir mevzu tabii.) Daha önce böyle bir tabir kullanan oldu mu bilemiyorum; "Rap'in kadehinden doldur bir daha, içelim" diyen olmuştu (Alem DM - "Rap'in Kadehi").
@3 & @4 Yapılan bir şarkıyı beğenmek kadar, hatta bazı durumlarda ondan daha da anlamlı olan bir şey var: beğenilmiyorsa neden beğenilmediğini izah etmek. Olumlu yorumlar ve övgüler bir sanatçı için motivasyon kaynağıysa da elle tutulur olumsuz yorumlar kişinin kendi eksiklerini görmesini sağlayacak ve kendini geliştirmesine katkıda bulunacaktır. Ben şarkıların başlıklarını açarken her zaman iyi yorumlar yapılsın diye açmıyorum; farklı kitlelerin farklı bakış açıları geliştireceğini bildiğimden, şarkının olumsuz taraflarını göreceklerin fikirlerini de görebileyim / görebilelim diye açıyorum. Youtube'da küçük de olsa şarkıyı beğenen bir kitle var zaten; burada aynı şeylerin yazılmayacağının farkındayım. :-) Hiçbir entry girilmemesindense olumsuz entry girilmesi evladır; ama tabii eleştiriler dönüp dolaşıp “Ben daha iyisini yaparım / yapıyordum.” veya “Bu düzeyde şarkılar yapan erkek MC'ler bu kadar dinlenmiyor.”a gelince eleştiri yerine hor görme gibi duruyor. :-)
Sizler kendiniz de rap'le uğraşan ve dinleyici olarak da rap'e bir ölçüde doymuş şahsiyetler olarak elbette ki önünüze konan her şarkıyı kolay kolay beğenmiyorsunuz. Sagopa'nın, Ceza'nın dahi bazı şarkılarının eleştiri alabildiği yerde elbette ki new school isimler ortaya koydukları işleri kolay kolay beğendiremezler. Farklı dinleyicilerin de farklı yaklaşımları olacaktır tabii; mesela Youtube'daki yorumlara baktığınızda kemik kitlenin bu şarkıları ne kadar beğendiğini görebilirsiniz. Gizem veya bir başka new school MC, beğenildiği takdirde beğenildiği şekilde müzik yapmaya devam edecektir; daha fazla kitleye erişememesinin sebebini de sadece “piyasanın parası olanı desteklemesi” vs. olarak görecektir. (Haklılık payı da yok değil aslında; tamam, belki teknik açıdan piyasadakilerin gerisinde, ama ben şahsen her şarkıda üç beş kere küfretmeden duramayan rapçilerin battle'ları veya her şarkıda para, araba edebiyatları yapan trapçilerin yerine Gizem ve benzerlerinin şarkılarını tercih ederim. Ayrıca sürekli erkekleri dinlemek de bir yerden sonra sıkıyor. Bu açıdan, rapi Rihemliva ve benzerleri gibi olmayan bayanların işlerini takip etmeye çalışıyorum. [Rihemliva'yı hiç dinlemiyorum demek değil bu; ama sürekli dinlemem yani. :-)] Öte yandan, “piyasa”nın birilerini desteklemesi de yeterli değil tabii; mesela tanınmış biri tanınmamış biriyle feat attı ve o kişinin dinlenmeleri yükseldi diyelim; sadece o şarkının dinlenmesi o kadar yüksek olur. Diğer şarkılar yerinde saymaya devam eder veya çok daha az oranda yeni dinleyici kazanır. Yine, şarkınızı bir piyasa kanalından paylaştınız diyelim; sizin kendi kanalınızdan paylaştığınız şarkılara bunun bir etkisi olmaz. Derya'nın Basemode'dan çıkardığı şarkılarla kendi kanalından paylaştığı şarkıların dinlenmelerine bakın mesela. Kendi kanalından paylaştığı şarkıların dinlenme sayısı yerlerde sürünüyor. Bu da bize şunu gösteriyor ki “piyasa”nın ve rap sayfalarının durumu kadar dinleyici kitlesinin tercihleri de bu konuda belirleyici.)
“ 'Ben rap yapıyorum' rapi ” - Bu içerik kısırlığı battle rap'lerin birçoğunda var olan bir kısırlık diyebilirim. Bahsettiğiniz gibi, Joker, Defkhan gibi tanınmış isimler de birçok şarkıda döndürüp döndürüp aynı şeyleri anlatabiliyorlar. “Onlardaki teknik ilerlemişlik diğer olumsuzlukların görülmesinin önüne geçebiliyor.” diyebilirsiniz; ama teknik dışında, kullanılan dil ve samimiyet de önemli diye düşünüyorum. Gizem'in, şarkıda bahsettiği olumsuzlukları (arkasından konuşulması vs.) battle olsun diye uydurduğunu düşünmüyorum. Onun yaşayıp anlattıkları daha önce başkalarının yaşayıp anlattıklarından farklı değil diye biz “Özgün olamıyorsun.” gibi yorumlar yapmamalıyız mesela. (Daha önce bu tarz bir yorumla karşılaşmıştım; “Yeter” şarkısının altında bir kişi “Sözler beni çok gerdi. Şarkıda kendinden bir şey yok resmen. Herkesin yaptığı rapin aynısı, aynı sözler.” demişti. Gizem de “Şarkının çoğunda kendimi anlatmaya çalışmıştım; dikkate alacağım” gibi bir yanıt vermişti.) Aynı şeyler yaşanıp aynı şeyler anlatılınca dinleyicilerin bir kısmı “Biz bunları çok dinledik.” diyor, diğer bir kısmı da “alışık oldukları tad”ı buldukları için el üstünde tutabiliyor. Zevk meselesi belki de, bilemiyorum. :-)
“Acımadan vurmuş gerçekleri masaya” - Yukarıda da değindiğim gibi, olumsuz yorumlar yeri gelince olumlulardan daha işlevsel olabiliyor; “dost acı söyler” diye de bir şey var. Ayıp olmasın diye veya “acıyarak” doğruyu söylememek o kişinin yanlışında ısrar etmesine veya kendini geliştirmesi gerektiğinin farkına varmamasına yol açacağı için, aslında gerçek anlamda bir acıma olmuyor. Şarkı hakkında benim kanaatime gelirsek; bu şarkıyı Gizem'in kendi şarkıları içinde nispeten zayıf bulduğumu söyleyebilirim. Hoş, bana göre iyi olan şarkılarına da sözlükten olumlu yorum gelmedi; ama en azından bu şarkıyla karşılaştırdığınızda “Daha iyisini de yapabiliyormuş.” diyebileceğinizi düşünüyorum. Bu “daha iyi”si de sizi tatmin etmeyebilir; ama size göre iki kötünün iyisinin hangisi olduğuna doğru şekilde karar vermek de anlamlıdır. “Ben bu şarkı gibi elli tanesini cebimden çıkarırım.” gibi yorumlar, Gizem'i veya onun gibi rap yapan birini bu yönde ikna etmenizi ve onda kendini geliştirme azmi yaratmanızı sağlamaya yetmez; hele de onun şarkılarını piyasadaki işler kadar başarılı bulan insanlar var olduğu sürece. “Nasıl rap yapacağını da ben mi söyleyeyim” diyebilirsiniz; öyle yapın demiyorum tabii. Bir sanatçı kendi yolunu kendi çizmeli ki gerçek anlamda sanat eserleri ortaya çıkarabilsin. Ama sizin kanaatinizce yanlış yolda olan birine “Yanlış yoldasın” demek ile “Sen de yol, iz bilmiyorsun.” demek arasında fark var. :-) (Böyle bir tavır takınıyorsunuz manasında söylemiyorum; karşılaşılabilen genel tavır üzerinden yorum yapıyorum.)
***
Dipnot olarak belirteyim: Ben böyle uzun uzadıya yazınca sözlük yazarlarının bir kısmı savunuya geçtiğimi düşünüyor; ama tam olarak öyle değil. “Rap açısından iyi eser nasıl olur, kötü eser nasıl olur? Beğenen niye beğeniyor, beğenmeyen niye beğenmiyor?” gibi meselelere kafa yormaya ve bu konuda yazanlar kadar okuyanlara da faydalı bir tartışma ortamı oluşmasına zemin hazırlamaya çalışıyorum. Yoksa, insanların beğenilerine hükmetmek hem haddime değil hem de mümkün değil zaten. :-) Ama bazı zamanlar insanların beğenilerine birçoğumuz hükmetmek istiyoruz aslında; kaliteli rap şarkılarının dinlenmeleri popun çok gerisinde kalınca, Norm Ender kral ilan edilince, Ben Fero gibiler övülünce... takındığımız tavrı düşünün. :-)
bol'da yer alan içeriğin doğru veya güncel olduğu hiçbir şekilde iddia veya garanti edilmemektedir. burada okuduklarınız sizi dehşete düşürürse türkçe rap ansiklopedisine de göz atmayı deneyebilirsiniz. hukuka aykırı olabileceğini düşündüğünüz içerikler titizlikle incelenip gereği düşünülmektedir. sözlüğü reklamsız görüntülemek isterseniz üye girişi yapabilirsiniz. soğuk içiniz.
